Kural ve Koşullar TNT Turkey
Maddesinde; ifade ve haber alma hürriyetinin sağlanması ile televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi, bu Kanunun amaçları arasında sayılmıştır. Bu iki amaç arasında denge doğru kurulmadığı takdirde, ifade ve haber alma hürriyeti amaç olmaktan çıkıp araç haline gelecektir. 11 Mart 2020 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti’nin karşılaştığı salgın hastalığın önlenmesinde Anayasa m.119 gereğince olağanüstü hal ilan edilmemiş olup, olağan hukuk düzeninin kurallarının tatbiki yolu tercih edilmiş, fakat bu sırada tehlikeli salgın hastalığa karşı yeterli yasal düzenlemeye gidilmeyerek sorunlar, “tebliğ” ve özellikle “genelge” adı ile bilinen alt hukuk kurallarıyla giderilmeye çalışılmıştır. Adli tatil yaklaşırken; adli tatilde sürelerin işlemesi, duruşmaların görülmesi ve dosyaların incelenmesi konusunda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu düzenlemesine ve tutuklu dosyalar yönünden sürelerin işleyip işlememesi ile ilgili olarak verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay 1. “Postmodern darbe” olarak adlandırılan ve 28 Şubat 1997 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlarla, Refahyol Hükümeti’nin Başbakanı olan rahmetli Necmettin Erbakan’ı 18 Haziran 1997 tarihinde istifaya götürdüğü kabul edilen süreçle ilgili, lehe ve aleyhe değerlendirme yapılarak, fail lehine olanın tatbik edileceği mülga Türk Ceza Kanunu m.147’ye ve yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu m.312’ye göre yapılan yargılamada Yargıtay 3. Ceza Dairesi (eski 16. Ceza Dairesi), 4 Şubat ve 27 Şubat 1997 tarihinde başlayan süreçte Hükümeti cebren devirme suçunun işlendiğine dair verilen mahkumiyet kararlarını onadı. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesinde düzenlenmiş olup, üç fıkradan oluşan bu hükmün her fıkrasının uygulama alanı farklılık göstermektedir. Maddenin ilk fıkrasında tahrik, diğer iki fıkrasında aşağılama fiillerine yer verilmiştir. Anayasa; yürürlüğe girdiğinde tüm sorunları çözecek bir metin olmadığı gibi, bazı zamanlarda sorunların artmasına, hatta içinden çıkılamaz hale gelmesine de yol açabilir. Nihayetinde; normlar hiyerarşisinin tepesinde olan anayasa, yazılı hukuk düzeninin kaçınılmaz bir ihtiyaca ve isteğe dayanan temel kaynağıdır.Bu öneri; sadeliği ve kısalığı ile ön plana çıkmakta, kişi hak ve hürriyetleri ile yönetim sisteminin çerçevesini, Başlangıç hükümleri ve toplam 23 maddede belirlemektedir. Bu yazımızda ele alacağımız hukuki mesele; “Türk Boğazları” olarak da tanımlanan İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından hangi şartlarda ve ne zaman savaş veya ticaret gemilerine kapatılabileceğidir.
Yargı Paketiyle, çeşitli kanunlarda önemli değişiklikler yapılması amaçlanmaktadır. Bu çalışmada; özellikle sayılı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu, 6102 sayılı Ticaret Kanunu, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ve 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nda yapılan önemli değişiklilerin belirtilmesi ve bazı sorunlu konuların ortaya koyulması amaçlanmıştır. Maddesine göre olağanüstü hal ilan edildikten sonra Cumhurbaşkanı tarafından olağanüstü halin ilanına yol açan sebepleri ortadan kaldırabilmek için çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde konu sınırlamasının bulunmadığı, sadece Anayasa m.15/2’de öngörülen sınırların dikkate alınmasını gerektiğinde tartışma bulunmamaktadır. Bu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.216/3’e göre hükümden önce son sözün hazır bulunan sanığa ve müdafiine verilmesi veya hazır bulunmayan sanığın müdafiine verilip verilemeyeceği hususunda farklı görüşler ve Yargıtay kararları tartışılmış olup, son sözün sanık müdafii tarafından kullanılıp kullanılamayacağı ele alınmıştır. Bu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaası ve esas hakkındaki mütalaa verildikten sonra, yeniden esas hakkında mütalaa verilip verilemeyeceğine ilişkindir. Bu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tutuklama kararının yüze karşı okunması, yani tefhim suretiyle kararın öğrenilmesi, gıyapta ve tebliğ suretiyle tutuklama kararının verilip verilemeyeceği ele alınacaktır. Bu yazımızda; 7394 Sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, 213 sayılı Vergi Usul Kanun’u m.359/b uyarınca sahte belge düzenlemek ve sahte belge kullanmak suçları yönünden etkisi ve bu çerçevede uyarlama yargılaması ele alınmıştır. Yargı Paketi olarak da adlandırılan, Yargı Hizmetlerinin Etkinliğinin Artırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağının 32. Maddesiyle, CMK m.231 içerisinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ile ilgili yapılması öngörülen düzenleme incelenecektir. Bu yazımızda; kolluğun, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatı olmaksızın sanal ortamda araştırma yetkisi ve bu kapsamda topladığı delillerin hukukiliği ile “aciliyet” ve “gereklilik” kriterleri kaleme alınmıştır. Bu yazıda; ceset bulunamadığında sanığın kasten insan öldürme suçunu işlediğinden bahisle mahkumiyetine karar verilmesi mümkün mü değil mi, mümkünse bunun şartlarının neler olduğu incelenecektir. Bu yazımızda; tanık ile bilirkişi arasındaki farklara değinilerek, bilirkişinin açıklamalarının niteliği ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.68/1 uyarınca bilirkişinin duruşmada dinlenmesi incelenecektir.
- Maddenin ilk fıkrasında suçun tanımına dokunulmaksızın, ceza miktarı 2009 yılında yapılan değişiklikle artırılmış ve yine maddeye aynı değişiklikle ikinci fıkra olarak suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini kabul suçu eklenmiştir.
- Eski olumsuz örnekler dayanak alınarak, güncel hukuka aykırılıkların masumlaştırılması hukuki ve meşru olmaz.
- Bahis ve benzeri talih oyunları ise halen devlet tekelinde belli şartlar altında oynanabilmektedir.
İşbu yazımızda; cep telefonu numarası ile fotoğraf ve sair veri, bilgi ve görsellerin kişisel veri olma özelliği ile bunların işlenip başkalarına verilmesi fiillerinin suç olup olmadığı ele alınacaktır. Başlarken tarihten bir not;Tarihte bilinen iddianamelerden birisi, Maximilien Robespierre’nin 1793 yılında Fransa Kralı 16. Louis’ye karşı Konvansiyon önünde okuduğu suçlama belgesidir. Robespierre, Kralın idamını kamu yararına bir önlem ve ulusal yazgının bir gereği ve özgürlük girişimi olarak nitelediğinden, okuduğu iddianameye göre yargılanmasını ve avukatlar tarafından savunulmasını istemedi. Fransa’nın ve Fransız Milletinin iyiliği için, bu zor yol tercih edilmeli idi. Sonuçta Robespierre’nin istediği oldu ve Kral, kendisini suçlayan iddianameye karşı yargılanmadan ve savunmasını yapamadan öldürüldü. Ne var ki; Fransa’nın ve Fransız Milletinin iyiliği için bunu isteyen Robespierre de bir sene sonra aynı akıbete uğramaktan, kendisini savunamadan ve yargılanmadan giyotinle idam edilmekten kurtulamadı. Ana Muhalefet Partisi tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan, başörtüsü özgürlüğünün yasal güvenceye kavuşturulması yönündeki Teklifle birlikte Alevilerin talepleri de kamuoyunda yeniden tartışılmaya başlandı. Sayın Cumhurbaşkanının; Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulacak Alevi Bektaşi Genel Müdürlüğü vasıtasıyla cemevlerinin aydınlatma, su, bakım, onarım giderlerinin Devlet tarafından karşılanacağını, imar planlarındaki sorunların giderileceğini ve ayrıca cemevlerindeki inanç önderlerine, talep etmeleri halinde, kadro tahsis edileceğini açıklamasının ardından tartışmalar somut bir içerik kazandı. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlıklı onuncu bölümünde malvarlığına karşı suçlar düzenlenmiştir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) “hukuki kesinlik”, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ise “hukuki belirlilik” olarak adlandırdığı ilke, hukuk devletinin asli gereklerinden birisidir. İHAM ve AYM kararlarında, “hukuki kesinlik/belirlilik” ilkesi çoğu zaman “hukuki güvenlik” ilkesi ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
Yargı dokunulmazlığı içeren yasaların, Anayasanın 2, 10, 11, 36, 38 ve 138. Maddeleri nedeniyle Anayasaya aykırılığının gündeme geleceğini, bunun önüne ancak … Uzun yıllardır Türkiye’de adli kolluğun ve istinaf (bölge adliye) mahkemelerinin kurulup faaliyete geçirilmesi konuşulur. Ancak sürekli konuşulur, fakat bir türlü icraat gerçekleştirilmez. Çalışmamızda, uygulama sıklıkla ihlali gündeme gelen gerekçeli karar hakkı ele alınmaktadır. İnsan hayatını, kamu düzenini ve esenliğini tehdit eden bir virüs türü olan Kovid-19’ün yayılması, yüksek sayıda can kayıplarına neden olması ve hayatın olağan akışını büyük ölçüde etkilemesi nedeniyle uluslararası pandemi ilan edilmiş ve bu ciddi sağlık sorunun çözümü için tedavi, en önemlisi de aşı çalışmalarına hızla başlanmıştır. Aşı üretimi konusunda çalışmalar yapan birçok şirket güvenli ve etkili olduğunu iddia ettikleri aşıları piyasaya sürmüş veya sürmeyi planlamaktadır. Bu yazının kaleme alındığı tarihte Birleşik Krallık vatandaşlarını aşılamaya başlamış, diğer ülkelerde bu yolda önemli mesafeler kat etmiş olup, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı da aşı ithali ile ilgili girişimlerde bulunmuştur. Ülkemizde gün geçmiyor ki; geçici, kalıcı ne sorun varsa çözebilmek için reform çağrıları yapılmasın, kimisi samimi, kimisi gerçek gündemi örtmek veya ötelemek, kimisi safları sıklaştırmak için, ekonomide, hukukta, yargıda, adalette değişim rüzgarları estiriliyor, peki işe yarar mı? Şimdi de pek yakın zamanda değişen Anayasanın yeniden kısmen veya toptan değiştirilmesi tartışmaları başladı. İşlenmemiş altın ithalatı ve ihracatı, ülkemiz için önem taşıyan iktisadi faaliyetlerdendir. Altın ; hukuk düzenimizce ithali, yani yurtdışından getirilmesi veya getirtilmesi yasak madde ve madenlerden değildir.
Bu yazımızda incelenecek konu, idari yargı tarafından verilen kararların yerine getirilmemesi durumunda kişilerin hangi yasal yollara başvurabileceği ve kararların uygulanmamasından doğan mağduriyetlerini ne şekilde giderebilecekleridir. Yazımızda öncelikle; idari yargı kararlarının uygulanmasını zorunlu kılan Anayasa ve kanun hükmüne yer verilecek, daha sonra “hukuk devleti” ilkesi çerçevesinde yargı kararlarının uygulanmasının zorunluluğundan bahsederek, idari yargıda mevcut dava ve karar türlerini, kararlar uygulanmadığı takdirde kişilerin hangi yasal yollara müracaat edebileceklerini açıklayacağız. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilerin huzur ve sükununu bozma” başlıklı 123. Maddesine göre; “Sırf huzur ve sükunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir”. Anayasa Mahkemesi (AYM), güvenlik soruşturması ve arşiv taraması sonucunda işe alınmayan kişiler tarafından yapılan çok sayıda bireysel başvuruyu karara bağlamıştır. Bu başvurularda; “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesinden masumiyet/suçsuzluk karinesine, özel yaşamın gizliliğinden adil/dürüst yargılanma hakkına kadar çok sayıda hak veya güvencenin ihlal edildiği iddiaları dile getirilmiştir. Bu kısa yazıda; sözkonusu şikayetlerin AYM tarafından nasıl incelendiği, hangilerinin kabul edilemez bulunduğu ve kabul edilebilir bulunanlarda ne tür hak ihlallerinin tespit edildiği gösterilmeye çalışılacaktır. Maddenin düzenlendiği, ancak bu maddenin 5237 sayılı Kanunun lehe hükümlerinin tatbiki ile sınırlama uygulanabileceği, nitekim bu hususun 5252 sayılı Kanunun 1. Maddelerinde belirtildiği, 5237 sayılı Kanunun “Özel kanunlarla ilişki” başlıklı 5.
Söz konusu revizyonların süresi ve tutarı TNT tarafından belirlenecektir. Gönderen, TNT’ye bir Gönderi sunarak, o sırada yürürlükte bulunan ek ücret(ler)i ödemeyi kabul eder. Yürürlükteki ek ücretlerin ayrıntıları tnt.com adresinden temin edilebilir. MADDE 5 – Gerçek veya sanal reklamın makul ölçülerde ve futbol maçının bütünlüğünü muhafaza edecek şekilde kullanımının sağlanması esastır.Gerçek veya sanal reklam ibareleri ve şekillerinin spor anlayışına , ahlak ve adaba aykırı düşmemesi esastır. Özellikle alkollü içkiler , tütün mamülleri , kumar yatırımları ile ilgili , politik , ırkçı veya dini içerikli reklamlar kesinlikle yasaktır.Gerçek veya sanal, her türlü reklam alınması Federasyonun iznine tabidir. Reklamlara ilişkin sözleşmeler ve reklamların bir örneği 7 gün öncesinden Federasyona gönderilir. Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama ifadesi geniş bir ifade olup internet paribahis, web, cep telefonu mobil uygulamaları ve sosyal medya uygulamaları da dahil her türlü bilişim ve teknolojik araçla oynatılan kumarı kapsamaktadır. Dolayısıyla internette kumar oynamak kabahattir.İnternette kumar oynamak için verilecek idari para cezası 2015 yılı için 208 TL 2016 yılı içim 219 TL olarak uygulanmaktadır. İletişimin denetlenmesinden elde edilen veriler somut delil değil, somut delillere ulaşmada veya somut delilleri desteklemede yardımcı delillerdir. Bu denetim, yalnızca mobil ve sabit telefonlarla yapılan sesli ve/veya görüntülü konuşmaları değil, diğer teknik cihazlar ve internet üzerinden yapılan görüşmeleri de kapsar.
Kripto para değeri, kullanıcıların arz ve talep durumuna göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle sistem, aynı zamanda bir tür kripto para platformu/sanal borsa olarak kabul edilebilir. Türk Ceza Hukuku’nda kusur, kasttan ve taksirden doğan sübjektif sorumluluktur. Suçun manevi unsuru denildiğinde, kişi ile işlediği fiil arasındaki manevi bağ anlaşılmaktadır . Tipikliğin yalnızca objektif değil, sübjektif unsurlarının da gerçekleşmesi halinde, fiil sübjektif olarak da faile isnat edilebileceğinden, tipik haksızlığın tüm unsurları bakımından failin, kasten veya en azından taksirle hareket ettiğinin tespit edilmesi gerekmektedir . Failin; gerçekleştirdiği fiille ilgili olarak taksirle dahi hareket ettiği belirlenebilmekte ise, öngörülebilir olmayan bir neticeden sorumlu tutulması mümkün olamayacağından, ceza sorumluluğu gündeme gelmeyecektir. Yeni yönetim sistemi konusunda ortak hareket eden 6 siyasi partinin 28 Şubat 2022 günü “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adlı Deklarasyonunun önemli başlıkları ve içerikleri bir kenara bırakıldı ve tartışma, Deklarasyonda neden “C. Yeni Bir Sistem Öneriyoruz” başlığı altında neden “1921 Anayasasının nispeten kapsayıcılığının peşinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sonraki Anayasalarında daha dar kalıplara girmiştir.” cümlesine yer verildiği, bununla amaçlananın ne olduğu ve 1924 Anayasası’na değinilmemesinin gerekçesinin ne olduğu üzerine odaklandı.
Leave a Reply